“Geçmişten günümüze değerlerimiz konuşuyor” Nevzat Güzelırmak, “Beni, Göztepe var etti”
Milliyet Ege Spor Servisi, yine bambaşka bir yayın formatı ile sizlerle. Türk futbolunun ve İzmir futbolunun iz bırakan isimlerini, Milliyet Ege Spor Müdür Mehmet Demirtaş ve yazar Fatih Tanfer, sizlerle buluşturuyor.
* O, Göztepe’nin efsanelerinden biri…
* Futbolun duayen isimlerinden
nam-ı diğer “İngiliz” Nevzat anlatıyor…
1942 yılında İzmir’de dünyaya geldi. 17 yıl Göztepe’nin formasını giydi. 8 Profesyonel futbol yaşamı boyunca, Göztepe dışında hiçbir takımda oynamadı.
Milliyet Ege Spor Müdürümüz Mehmet Demirtaş ve usta kalemimiz Fatih Tanfer, tarihin tozlu sayfalarını sizler için karıştırıyor. Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir sporuna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini, “Geçmişten Günümüze” köşesi ile siz sporseverlere sunuyor. 17 sene Göztepe’nin formasını giymiş, 19’u A Milli olmak üzere toplam 40 kez milli formayı sırtına geçirmiş, 1975 yılında da futbola veda etmiş efsane orta saha Nevzat Güzelırmak, spor yaşantısını ve özel yaşamını Milliyet’e anlatıyor.
* Bize kendinizden bahseder misiniz?
1 Ocak 1942’de Kahramanlar’da dünyaya geldim. Ailemin kökeni Balkanlara dayanıyor. Annem Üsküplü, babam Kumanovalı. Balkan Savaşı döneminde İzmir’e gelmişler. Annemin babasını Yunan işgali zamanında Menemen’de Yunan askerleri öldürmüş. Alsancak İlkokulu’nda okudum. Ardından Namık Kemal Lisesi’ne girdim. Babamı beş yaşında kaybettim. Babam ölmeden on beş yirmi gün önce bana bir lastik top getirmişti. Lastik top deyince bayağı kalın kauçuktan yapılmış bir toptu. Sanki babam, “Oğlum ben gidiyorum, sen bununla geleceğini inşa edeceksin” der gibi onu hediye etmiş. Ben, senelerce o topla yattım kalktım, mahalledeki arkadaşlarımla o topla oynadım. Eski Türkiye şampiyonu tenisçi Ziya Kıpkızıl, Esin Özgener, basketçi Turhan Tezol, topların üstündeki tüyler aşındığı zaman oynamamız için bize verirlerdi. Ben, tüm günümü o yumruk kadar toplarla geçirirdim. O zamanlar futbol antrenmanlarında sürekli şut çekilen bir duvar olurdu. Rahmetli Metin Oktay, Yün Mensucat’ta oynarken sürekli duvara şut atarak idmanını yapardı. O isabetli sağ ve sol şutlarını o idmanlara borçluydu. Tarih, 1957 yılını gösterdiğinde de lisanslı bir futbolcu olmuştum. Abbas Göçmen‘in futbola karşı inanılmaz bir sevgisi vardı. Abbas Abi, Göztepe genç takımını çalıştırmış bir isim. Grup olarak futbol oynayan çocuklara baktığı zaman iyi oyuncuları bulma konusunda da çok iyiydi. Göztepe sahasında amatör maçlar oynanırdı. O gün Halk Sahası’nda Göztepe ile oynadığımız maçta iki gol attım. Ben çocukken sarışın olduğum için maç çıkışında beni, “Sarı, gel bakayım buraya” diye çağırdı. “Sen Göztepe’yi sever misin?” diye bir soru sordu. Ben, Göztepe’yle birlikte bütün takımları takip ediyordum. Alsancak Stadı’na gider, duvardan atlayarak ağaçtan maç seyrederdik. Göçmen’in sorusuna, “Severim” diye cevap verdim. “O zaman yarın malzemelerini al, Göztepe sahasına gel” dedi. Ertesi gün mahalle arkadaşlarımla beraber sahaya gittik. Abbas Abi, “Durun durun, bir çocuk geliyor” dedi. İsmimi hatırlamamıştı. Göztepe’yle tanışmam bu şekilde oldu. Macar antrenör Andrea Kutik döneminde 1960-61 yıllarında A Takım’da ilk kez görev almıştım. Göztepe’de başarılı yıllar geçirdikten sonra, sırasıyla Genç, Ümit ve A Milli Takım formalarını giydim. 25 kez milli formayı sırtıma geçirme başarısı gösterdiğim için gümüş madalya ile ödüllendirildim. İzmir’de milli takımlarda oynayıp madalya alan ilk sporcuyum. Şu an ise, tüm Dünya gibi ben de koronavirüs ile mücadele kapsamında evimin 4 duvarında kendi sağlığımı kontrol etmeye çalışıyorum. Ekonomisi çok iyi durumda olan ABD bile bu salgın ile birlikte büyük bir zarara uğradı. Bunun yanı sıra, İtalya, İspanya, Fransa gibi ülkeler, çok fazla can kaybına uğradı. Bu işin genci, yaşlısı yok. İnsanlık olarak mücadele ettiğimiz bu beladan umarım hem milletimiz hem Dünya bir an önce kurtulur.
* Sporcu geçmişinizde unutamadığınız hatıralarınız nelerdir?
Benim sporcu geçmişimde Göztepe var. Gençliğim burada geçti. Göztepe’ye adım attığım andan itibaren her saniye, benim için bir hatıra niteliğinde oldu. Göztepe A Takımı ile ilk çıktığım maç bu hatıralarımdan birisidir. Göztepe ile ilk senelerimde çok iyi işlere imza attığımızı söyleyebilirim. 1964’ün şubat ayında, Alsancak’ta Beşiktaş’ı ağırlamıştık. O maç öncesi Adnan Süvari, ilginç bir söz söylemişti, “Bugün Nevzat, Suat’tan daha iyi oynarsa kazanan biz olacağız. Tam tersi olursa zafer, Beşiktaş’ın olacaktır.” Suat Mamat, Beşiktaş’ın sağ tarafında, ben ise sol tarafında oynuyordum. Beşiktaş karşısında en iyi oynadığım oyunlardan birisini oynamıştım ve Adnan Abi haklı çıkarak maçı 3-2 biz kazanmıştık. Ben iyi performans sergileyince, A Milli Takım’a kadar yükseldim. Macaristan maçı için beni çağırdılar. Annem, babam Balkan kökenli olduğu için ve Balkan Savaşları’nda Beşiktaşlı futbolcular cepheye savaşmaya gittiği için çocukken Beşiktaş’ı tutardım. Beşiktaş’ta da Recep Adanır’ı çok beğenirdim. Macaristan’la oynamaya giderken de uçakta Recep Abi’yle yan yana gelme fırsatımız oldu. Ona bu olayı anlattım da, “İnşallah sana da ileride seni beğenen bir futbolcuyla yan yana oynama şansı doğar” dedi. Çok enteresan, az rastlanan bir olaydır. Çocukluk kahramanımla milli takımda yan yana oynadım. Öte yandan 22 Kasım 1967 tarihinde 3-0 kazanarak tur atladığımız Atletico Madrid zaferi de hala hafızamda yerini koruyor. 2-0 kaybettikten sonra kendinden çok emin olarak İzmir’e gelen Atletico Madrid’i yenerek müthiş bir zafere imza atmıştık.
* Yeni nesile önerileriniz nelerdir?
Türkiye’deki yöneticiler, kulüplerin öz geçmişlerini ve mali güçlerini dengeli bir şekilde idare etmelidir. Kulüpler, altyapılarında yer alan gençlere daha çok şans vermeliler. Ne yazık ki bu altyapı konusunda birçok kulübümüz sınıfta kalmış durumda. Senelerce halledilemeyen altyapı sorunu şimdi daha da derinden hissediliyor. Mali olarak kulüplerimiz kötü durumdalar. Gelirler, virüsle beraber düştü. Göztepe’nin şu an başkanlığını yapan ve tüm Türkiye’ye örnek olan Mehmet Sepil’e ve yönetim kuruluna kendim ve Göztepe sevdalıları adına teşekkürlerimi sunuyorum. İzmir’de kurduğu çok güzel tesislerle altyapıyı güçlendirdi. Bunun yanında da senelerdir hayali kurulan stadı Göztepe’ye kazandırdı. Sağlık sorunları nedeniyle lige ara verildiği için stada özlem duysak da, orada var olduğunu bilmek çok güzel bir his. Mehmet Sepil gibi başkanların ülkemizde sayısının artmasını diliyorum. Başkanlardan sonra iş, sporculara ve futbola hizmet eden herkese düşüyor. Herkes elini, taşın altına koyarak sorumluluk almalıdır.
* Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Dünya çapında olağanüstü bir durum söz konusu. Her sektörü etkilediği gibi futbolu da etkiledi. Oyuncu yetiştirip satabilen kulüp sayısı ise bir hayli az. Bu yüzden Türk futbolu pek parlak değil. Yaşanılan virüs salgını insanları, kulüpleri, başkanları, sporcuları nasıl etkileyecek ben de merak ediyorum doğrusu. Ancak görünen tablo ne yazık ki pek de iç açıcı değil. Kulüplerimizi nelerin beklediğini hep birlikte göreceğiz. Yabancılar durumdan hoşnut değil. Sözleşmelerini feshederek ülkelerine dönmeyi planlıyorlar. Kaliteli yabancı oyuncular takımlardan gittikten sonra haliyle kadrolar da güçsüz düşecek. Öncelikle hem kulüpler hem de insanlar düşünülerek liglerin oynatılıp oynatılmamasına karar verilmeli. Daha sonra neler yapılacak onlar düşünülmeli. Salgın öncesinde de hem mali açıdan hem altyapı açısından Türk futbolu iyi bir noktada değildi. Elbette bu pandemi de bir hayli etkileyecektir.