“Geçmişten günümüze değerlerimiz konuşuyor” Ayfer Elmastaşoğlu “Ömrümü Altay’a adadım”
Milliyet Ege Spor Servisi, yine bambaşka bir yayın formatı ile sizlerle. Türk futbolunun ve İzmir futbolunun iz bırakan isimlerini, Milliyet Ege Spor Müdür Mehmet Demirtaş ve yazar Fatih Tanfer, sizlerle buluşturuyor.

* Dört kardeştiler ve dördü de usta futbolcuydu. o, gerçek bir Altay
efsanesiydi.
*Gönül verdiği sevdasının yirmi yıldan fazla formasını terletti. Daha sonra antrenör olarak da kulübüne hizmet etti.
*Oyuncu ve çalıştırıcı olarak kulübüne Türkiye şampiyonluğu yaşattığı gibi, ilk kez düştüğü 2. Lig’den, 1. Lig’e çıkmasını sağladı.
Milliyet Ege Spor Müdürümüz Mehmet Demirtaş ve usta kalemimiz Fatih Tanfer, tarihin tozlu sayfalarını sizler için karıştırmaya devam ediyor. Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir sporuna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile siz sporseverlere sunuyor. Aktif spor yaşantısına Altay’da başlayan ve siyah beyazlı camiada veda eden Ayfer Elmastaşoğlu, özel yaşamını, daha önce dile getirmediği anılarını sizler için anlatıyor.
* Bize kendinizden bahseder misiniz?
16 Şubat 1944 yılında İzmir-Alsancak’ta doğdum. Spor hayatıma Altay’da başladım. Altay’da da sonlandırdım. 15-16 senesi profesyonel olmak üzere, toplamda 22 sene Altay kulübünde sporcuydum. Altay’da futbol oynadığım için çok mutluyum. Çok sevdiğim bu kulüpte çok güzel zamanlar geçirdim. Aktif futbol hayatıma Altay’da başlayıp Altay’da noktaladıktan sonra Altay’ın teknik direktörlüğü görevini üstlendim. Teknik direktörlük kariyerimde ise genel olarak Ege takımlarını çalıştırdım. 324 kez Altay formasını sırtıma geçirdim. Bu maçlarda 60 gol buldum. Çeşitli kategorilerde Türkiye Milli Takım formasını giyme şansına sahip oldum. Altay’la hem oyuncuyken hem de teknik direktörken Türkiye Kupası’nı kazandım. Altay’a hizmet ettiğim için çok şanslıyım. Umuyorum ki Altay, hak ettiği yer olan Süper Lig’e en kısa sürede geri dönecektir.
* Sporcu geçmişinizde unutamadığınız hatıralarınız nelerdir?
Tabi her maçımızda ayrı hikayeler, ayrı anılar var. Ancak Altay’da attığım ilk golü unutamam. Beşiktaş’la oynadığımız bir hazırlık maçı vardı. Doğan Akı bana bir top atmıştı. Ceza alanı içerisinde topa vurdum. Daha sonra herkes seviniyor, bana koşuyordu. Ben ne olduğunu anlamadım. Daha sonra bana gol attığımı söylediler. Beşiktaş karşısında 2-0 galip gelmiştik ve ben de karşılaşmanın ikinci golüne imza atmıştım. Çok duygu dolu bir andı. Unutamadığım bir anım daha var. 1966-1967 sezonunda Göztepe ile oynadığımız bir kupa mücadelesi vardı. Bu hatırayı yalnız ben değil tüm İzmir unutmaz diye düşünüyorum.
* Yeni nesile önerileriniz var mı?
Şu an oyuncular ve takımlar, hem şanslılar hem şanssızlar. Bizim zamanımızda arsalar vardı, bahçeler vardı.
Top oynayacak birçok alana sahiptik. Bu alanları çok iyi değerlendiren isimler iyi de bir futbolcu oldular ve Türk futboluna hizmet ettiler. Şimdiki nesilin ise imkanları bizlerden fazla. Ancak kaç tanesi bizim dönemimizde olduğu gibi çıkabiliyor? Şu an gençler, bir spor kulübünün altyapısına giriyor, sıkılınca bırakıyor. Bizim bir tane topumuzun olması büyük bir şeydi. Şimdi ise çok iyi imkanlara sahipler. Çim sahalar, ekipmanlar, kıyafetler gibi pek çok imkanları var. Bizde böyle şeyler yoktu. Toprak sahalar vardı. Şimdi sahaların küçük bir kısmı kötü olsa şikayet ediyorlar. Bu kadar nimete sahipken kendi imkanlarımızı yaratmamız gerekiyor. Altyapılar perişan halde. Bunu geliştirmemiz lazım. Bizler profesyonel takımlara kadar antrenör görmedik. Alt takımlarda kendi ilgi ve bilgimizle geliştik. Bizden önceki jenerasyon da bu şekilde yetişti, bir yerlere geldi. Şimdi ise çok fazla antrenör var. Sporcular onlardan bir şeyler öğrenerek kendilerini geliştirmeliler. Her takım, altyapıyı bir kenara bıraktı. Yabancı transfer yapıyorlar. Daha sonra borçlanıp batma noktasına geliyorlar. kulüplerimiz kesinlikle sporcu yetiştirmeli. Tesis ve saha imkanlarını geliştirerek oyuncuları piyasaya sürmeli.
* Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Günümüzde Türk futbolunun durumu içler acısı. Artık Türk futbolcu diye bir şey yok. Hangi takımda ne kadar Türk futbolcusunu izleyebiliyoruz ki? Her takımda yabancılar ağırlıklı olarak forma giyiyorlar. Türk gençlerimiz, sporcularımız çok değerli ve yetenekli. Onları bulup, çalıştırıp, ülke futboluna kazandırmamız gerekiyor. Maalesef biz bunu yapamıyoruz. Bunları yapsak çok başarılı oluruz. Yabancı oyunculara da ihtiyaç kalmaz. Bu konuda TFF’yi de teknik direktörleri de hatalı buluyorum. TFF, her kulübe, kendi altyapısından belirli bir sayıda oyuncu oynatacak diye şart koşmalı. Teknik direktörler de bu Türk gençlere forma şansı tanımalı. Yoksa Türk futbolu bu borçlarla batacak konuma gelir. Altından nasıl kalkacaklar? Altay zamanında minik, genç birçok altyapıya ve oyunculara sahipti. Türkiye’de gençlerde ilk şampiyon da biz olmuştuk. Bizim jenerasyon, 50 yıl bu altyapı ile kulübü götürdü. Sonra ne oldu? Çok fazla para vererek yabancılar alınmaya başlandı. Durum hiç iyi değil.
Aile boyu tek sevdaları futbol
Dört kardeştiler ve dördü de usta futbolcuydu. En büyükleri Enver uzun yıllar İzmir’in Demirspor takımının formasını terletti. İkinci kardeş Nail uzun yıllar Altay’da oynadıktan sonra Altınordu’da futbolu bıraktı. Üçüncü kardeş Ayhan Altay’da parladıktan kısa bir süre sonra Galatasaray’a transfer oldu. Kardeşlerin en küçüğü Ayfer ise daima Altaylı olarak kaldı.