“Geçmişten günümüze değerlerimiz konuşuyor” Bülent Buda: “İLK AŞKIM İZMİRSPOR”
Milliyet Ege Spor Servisi, yine bambaşka bir yayın formatı ile sizlerle. Türk futbolunun ve İzmir futbolunun iz bırakan isimlerini, Milliyet Ege Spor Müdür Mehmet Demirtaş ve yazar Fatih Tanfer, sizlerle buluşturuyor.
* O, Damlacık’ta tek odalı evden Lizbon’a
giden bir genç… Metin Oktay’ı 9 yaşında
seyretti, 19 yaşında karşısında oynadı…
* İşte gazetemizin duayen yazarı Bülent Buda’nın hikayesi
* Futbola Damlacık’ta başladım. Ardından Kalespor’da 3 yıl oynadım. Burada geliştim…
* Fanatiği olduğum, renklerine gönül verdiğim kulüpte profesyonelliğe ilk adımımı attım
* 23 yaşında takım kaptanı yaptılar. Doğan Akı’ya takım kaptanlığı yapıyorum. Olacak şey mi?
Koronavirüs salgını yüzünden ülkemizde spor müsabakalarına verilen arada Milliyet Ege Spor Müdürümüz Mehmet Demirtaş ve usta kalemimiz Fatih Tanfer, tarihin tozlu sayfalarını sizler için karıştırmaya devam ediyor. “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir sporuna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini, siz sporseverlere sunuyor.
Bugün konuğumuz; savaş yıllarında doğup, yokluk yıllarında büyüyen, on dokuz yaşında fanatiği olduğu kulüpte profesyonel futbolcu olan. İstanbul takımlarının dikkatini çekerek Fenerbahçe’ye transfer olan, ardından İstanbulspor ile en güzel yıllarını geçiren. İzmir hasretine dayanamayıp geri dönen ve futbolu burada bırakan hem İzmir futbolunun duayeni hem de gazetemizin usta kalemi sevgili Bülent Buda…
Biz kendisiyle sık sık bir araya geldiğimizden dolayı keyifli anılarını hafızalarımıza adeta kazıdık. Beyefendiliği ve keyifli sohbetine doyamadığımız Buda’yı bir kez de sizler için dinledik.
Buyurun keyifli okumalar….
* Sevgili Bülent Buda, bize kendinizden bahseder misiniz?
13 Mart 1942 yılında Damlacık’ta dünyaya geldim. 9 yaşında Metin Oktay’ı Damlacık forması altında izledim. 10 yıl sonra İzmirspor formasıyla karşısında oynadım. Metin Abi, Galatasaray’da oynuyordu o dönem. Karşısında savunmacıydım. Başarılı olduğum söylenemez. Çünkü yine izledim. 15 yaşımda Damlacık forması giydim. Üçüncü amatör kümeydi. 16-19 yaşlarında Kalespor’da ikinci amatör kümede oynadım. 19 yaşımda Kalespor’daki son yılımda lise son sınıfta genç milli takıma seçildim. Milli formayı ilk kez Bulgaristan’a karşı giydim. Aynı yıl İzmirspor’da profesyonel oldum. Hasta taraftarı olduğum bir takımın formasını kuşandım. İzmirspor’da dördüncü yılımda takım kaptanı oldum. 1965’te Fenebahçe’ye transfer oldum. İyi bir yıl geçiremedim. 1966’da Yılmaz Şen’le takas yoluyla İstanbulspor’a geçtim. 1966-71 yıllarım İstanbulspor’da geçti. Futbol yaşamımın en mutlu yıllarıydı. 1971’de tekrar İzmirspor’a döndüm. İki yıl sonrada futbolu bıraktım. Futbolu teknik adamlık sevdasıyla bıraktım. İş yaşamına girdim. Başarılı olamadım. Yaklaşık 25 yıl özel sektörde pazarlama, satış bölümlerinde yöneticilik yaptım. 1985’te Cumhuriyet Gazetesi’nde futbol yorumları yazmaya başladım.
Ardından Egeli Sabah ve Milliyet…
Bildiğiniz üzere bugün hala Milliyet’te pazar günleri “Hayatın İçinden”, hafta içi çarşamba ve perşembe günleri ise “90+3 Ege’de Futbol” köşesi’nde İzmir ve Ege kulüplerinin haftalık maç değerlendirmelerini sürdürüyorum.
İzmir’de TV’lerin açık döneminde hemen hemen tümünde futbol programlarında yorumculuk yaptım. Evliyim. Kızım Başak ve 3 torunum Derin, Demir, Duru… Onlar benim yaşam ışıklarım…
Ve artık 78 yaşındayım.
* Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Çok renkli, dolu dolu bir yaşamım ve hala süren ilişkilerim oldu. Bunların arasından en değerlisini seçmek gerçekten zorluyor. Ama Metin Abi’nin (Oktay) karşısında oynadığım o ilk günü ya da oynamaya çalıştığım günü hiç unutamam. Müthiş heyecandı. Futbol yaşamımda ilk küfürü Fenerbahçe’nin efsane futbolcusu Lefter Abi’den işittim.
Bir şey yapamadım. Sadece yüzüm kızardı. İstanbul’da Fenerbahçe’ye karşı ilk maçımdı o gün. Sait Hocam (Altınordu) beni o gün 10 numara oynattı. Esas yerim 3 numaraydı. “Hocam 10 numarayla ne yapacağım” dedim. “Lefter’i oynatma” dedi. Lefter’i oynatmadım mı tam olarak hatırlamıyorum ama o maçta Gürcan Abi’nin (Berk) nefis bir pasıyla profesyonel yaşamımdaki ilk golümü Fenerbahçe’ye attım. 4 yıl sonra da Fenerbahçe formasını kuşandım. Orası da elbette inanılmazdı.
* Yeni nesile önerileriniz var mı?
Birincil olarak varolan yeteneğini düzenli bir biçimde geliştirmelisiniz. Salt, teknik olarak değil. Fiziksel, zihinsel bir gelişimin sporcu için yaşamsal önemi var. Özel hayat çok önemli. Ve bütün bunlara eklemlenecek en önemli değer aile bağları…
Aile bağlarıyla gelişmiş bir birey olabilmek ve bunlara hayal gücünü de eklemeliyiz. Biraz sıkıcı gelir ama hayat umduğumuzdan çok daha kısa. Yıllar akıp geçiveriyor. Onun için bir sporcunun disiplinli yaşamı çok önemli. Saydıklarımı yapan futbolcular yıldızlara ulaşır. Abartı gibi gelecek ama öyle.
* Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Ülkemizde yetenekli oyuncu çok. Lakin o yetenekleri bulup çıkaracak, geliştirecek fiziksel ve de bilimsel güç yetersiz. Futbolda gelişen ülkelere bakınız. Oralarda neler oluyor, neler yapmışlar? Gücünüz varsa uygulayın. Bu alanı geliştirecek elinizde ne kadar insan gücü var? Bilen var mı acaba? Bilgili insan stoğu. Bıraktık parayı koyduk bir kenara. Bir ülkede eğitimli, gelişmiş insan sayısını artıramazsanız başarıya ulaşamazsınız. Günümüzde olduğu gibi taşıma suyla değirmen döndürmeye çabalarsınız. Geçenlerde köşe yazımda belirttim. Yurtdışında oynayan oyuncularımız olmasa milli takım kuramıyorsunuz. Bu kısır döngü çözümlenmeli. Kulüplerde yerli ile yabancı sayısı eşitlenmeli. Zaten durum önümüzde apaçık duruyor. Kulüpler finansman olarak çökmüş durumda. Uzatmayalım, son sözü söyleyelim bu arada. Türk futbolu şu sıralar çökmüş durumda!.
‘Güç birliği
yapılmalı’
İzmir’in adını taşıyan İzmirspor için güç birliği yapılıp onu hak ettiği yere taşımak İzmirliyim diyen herkesin görevi olmalı. Bunu sağlamak çok zor değil. Rekabet güzel şey ancak saha içinde kalmalı. Bugün Süper Lig’de temsilcimiz Göztepe’nin yeni stadı adeta mabet niteliğinde. İzmir’deki birçok kulübün önünü açmış konumda. Altınordu, Altay, Ekol Göz Menemenspor, Karşıyaka ve 1928 Bucaspor. Her kulüp elini taşın altına koysa birer ikişer altyapısından oyuncu verse İzmirspor’a bu takımı üst lige çıkarmak işten bile değil.
İÇİMİZ KAN AĞLIYOR
İzmirspor amatör kümede. Bizim muhitimizin kendine özgü özellikleri vardır. Yukarı doğru çıkanı, yukarıya çıkamayanlar, paçasından tutar ve kendi yanlarına çeker. Dedikodusu boldur. Üretmezler, sadece konuşurlar. Muhitte yetişeni de çok sevmezler. İzmirspor’un Talebe Çayırı vardı. Hatay, Bahçelievler’de. Orası İzmirspor’un tesisleriydi. O zımparayı andıran toprak sahadan sayısız futbolcu yetişti. Sonra para aşkıyla oraları da sattılar. Yüksek yüksek binalar yapıldı. Çöküş öyle başladı. Yetiştiricilik rafa kalktı. Her yıl biraz daha çökerken biz nereye gidiyoruz diye sorgulayan olmadı. Bu koşullarda da İzmirspor bundan ötesini göremez. Biraz ağır kaçıyor ama durum böyle. Oldukça da alıngan bir muhittir bizimkisi. Bunları okuyanlar bana küfür edecektirler. İşimiz bu gerçekleri söylemeliyiz. Ne de olsa Eşrefpaşalıyız…