Geçmişten günümüze değerlerimiz konuşuyor” Mustafa Kaplakaslan, “Futbolun tüm güzelliklerini Altay’da yaşadım”
Milliyet Ege Spor Servisi, yine bambaşka bir yayın formatı ile sizlerle. Türk futbolunun ve İzmir futbolunun iz bırakan isimlerini, Milliyet Ege Spor Müdür Mehmet Demirtaş ve yazar Fatih Tanfer, sizlerle buluşturuyor.
Fenerbahçe’de üst üste iki sezon şampiyonluk yaşamasına rağmen ilk kez parladığı ve sonra tekrar döndüğü Altay’ın simge futbolcularından biri. O, “Miço” Mustafa Kaplakaslan…
İzmir beni, ben İzmir’i çok sevdim. Büyük Altay’da kendimi buldum. İyi ki 50 yılımı siyah beyazlı renklere vermişim…
O dönem ki dostluklar, başarılar, kupalar hepsi daha gerçekti. Özkaynak sistemine dönmeliyiz. Gelecek altyapıda…
Milliyet Ege Spor Müdürümüz Mehmet Demirtaş ve usta kalemimiz Fatih Tanfer, tarihin tozlu sayfalarını sizler için karıştırmaya devam ediyor. Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir sporuna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile siz sporseverlere sunuyor. Aktif spor yaşantısına Adana’da başlamasına rağmen, Altay’la yolları kesiştikten sonra kariyerinde bambaşka bir sayfa açtı. Fenerbahçe, Beşiktaş gibi İstanbul takımlarında da oynayarak, Türk futbolunda adını unutulmazlar arasına yazdıran Musatafa Kaplakaslan, özel yaşamını, daha önce dile getirmediği anılarını sizler için anlatıyor. Keyifli okumalar…
* Sevgili Mustafa Kaplakaslan, bize kendinizden bahseder misiniz?
1950 yılında Adana’da, Küçüksaat yakınlarındaki Kocavezir Mahallesi’nde doğup büyüdüm. Yaşıtlarım gibi sokak aralarında, arsalarda top oynadım. Henüz 16 yaşımda Adanaspor forması giydim. 2. Lig’de Adanaspor’la 1966-68 yılları arasında oynadım. 1967-1968’de Sarıyer-Adanaspor maçı ikinci yarısı bir gol attım, maç 1-1 bitti. Altay’ın yöneticisi Akın Barhan beni seyretmiş. Soyunma odasına geldi. “10 numara kim?” diye sordu. Altay’da yönetici olduğunu söyleyip, “Gelmek ister misin?” diye sordu. “Tabii” deyince hemen beni Pera Palas’a götürdü. Altay’ın ertesi gün Fenerbahçe ile Türkiye Kupası final maçı varmış. 15 bin liraya amatör statüde anlaştık. 1967 yılında Altay’a geldim. 5 yıl Altay’da oynadım. Sonra Fenerbahçe’ye transfer oldum. Bir süre oynadıktan sonra yine Altay’a geri döndüm. Ardından Beşiktaş’a kiralandım. Sonra tekrar Altay’a dönerek 1980 yılında futbolu bıraktım. Futbolu bırakınca ticarete girdim. Ecza depom vardı. Uluslararası ticaretle ilgilendim. Emekli olunca da her şeyi bıraktım. 50 yıldır Altay’ın içindeyim. Ayfer Elmastaşoğlu Ağabey’im sayesinde bir komisyon kuruldu. O komisyonla beraber Altay’a destek olmaya devam ediyoruz.
* Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Fenerbahçe’de oynarken Alparslan vardı. O dönemde de Boğaz Köprüsü yeni yapılmıştı. Fenerbahçe maçlarını, Dolmabahçe’de oynuyordu. Tesislerimizde Şükrü adında bir müdürümüz vardı. Bize stada gitmeden önce sıkı sıkıya tembihlerdi. “Tüm eşyalarınız tam mı bir şey unutmayın” derdi. Bir gün yeni yapılan köprüden de geçip Dolmabahçe’ye maça gittik. Stada geldiğimizde soyunma odasına girdik. Herkes tam eşyalarını çıkarıp hazırlanacakken Alparslan birden bağırdı, “Ayakkabılarım yok” diye. Biz hem şok olmuştuk hem de gülüyorduk. Ardından Alparslan’a özel taksi tutuldu ve ayakkabıları alındı. Altay’da ise birçok başarıya imza attık. Gerçek bir takımdık. Altay’da geçirdiğim futbol günlerimi asla unutamıyorum. O dönemi yaşamış olmak benim için çok değerliydi. En güzel anılarım hep Altay’da. O dönemin en kaliteli isimleriyle beraberdim. Gerçek dostluklar, arkadaşlıklar hep o dönemde kaldı. Sporun, futbolun bütün güzelliklerini yaşadık. İyi ki Altay ile yolum kesişmiş. İyi ki 50 yılımı Altay’la birleştirmişim.
* Yeni nesile önerileriniz var mı?
Yeni nesil sporcuların tamamı artık daha bilinçli. Kondisyona dayalı antrenman metotlarını gözetiyorlar. Gel gelelim çoğu gencin teknik kapasitesi az. Eskiden kaliteli sporcuların kapasiteleri yüksekti. İlk olarak o göze çarpardı. Şimdi ise sporcular performanslarıyla öne çıkıyorlar. Kapasitesi ve performansı yüksek sporcular da zaten dünyada kendinden söz ettirmeyi başarıyor. Günümüz futbolunda bana kalırsa geniş alan yaratmaya yönelik bir mantık kalmadı. Sistemler çok değişti. Gençler ise bu yeni sisteme ayak uydurmak için kondisyonlarını iyi korumalılar. Sporun yanında muhakkak eğitimlerini de gözetmeliler. İyi sporcu olmanın ilk adımı doğru eğitimden geçer. Yeni neslin de muhakkak eksiklikleri var. Ancak onlar çok farklı bir dünyaya doğdular. Her şey bu kadar planlıyken asıl önemli olan şey de emek oluyor. Kazanma duygusunu benimseyen gençler, kendi gelecekleri adına en doğru adımları atan gençler oluyor. Eğitimden, bilimden, sanattan ayrılmamalılar. Bunların biri bile eksik olursa, spor da eksik olur.
* Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Başta Milli Takım’ı ele almak isterim. Bariz bir kıpırdanma söz konusu. Temelinde ise yine Avrupa’nın altyapılarında yetişen genç oyuncularımız yer alıyor. Onların takıma dahil olmasıyla bariz ivme kazandık. Türkiye’nin tamamında spor tesisleri kurulmalı. Her branştan gençleri tespit etmek için doğru planlamalar yapılmalı. Futbolcu yetiştirmek için önce tesisler inşa edilmeli. Günümüz futbolu hazır düzeni benimsemiş durumda. Bu çarkı yıkmak için doğru adımlar atılmalı. Başarabilir miyiz? Elbette başarırız. Ancak önce istememiz gerekiyor. Sporun içinden gelmiş, yetişmiş insanlar, emekliliklerine kadar sporun içinde kalmalılar. Onların tecrübelerinden geleceğe aktarım sağlamalılar. Özkaynaklarımızı kullanarak geleceğimizi inşa edebiliriz. Şu anda Türk futbolu zor halde. “Bu zor günler nasıl geride kalır?” sorunun cevabı doğru yatırım ve planlamadan geçmektedir. Kuru kuruya Türk futbolu gelişmez. Herkes taşın altına elini koymak zorundadır.