“Geçmişten günümüze değerlerimiz konuşuyor” Ali Çağlar, “Göztepe forması 52 yıldır sırtımda”
Milliyet Ege Spor Servisi, yine bambaşka bir yayın formatı ile sizlerle. Türk futbolunun ve İzmir futbolunun iz bırakan isimlerini, Milliyet Ege Spor Müdür Mehmet Demirtaş ve yazar Fatih Tanfer, sizlerle buluşturuyor.
- Futbol, onun çocukluğundan beri en büyük tutkusu oldu. Torbalı’da bir yakınının önerisiyle Gürsel Aksel’e yöneldi. Üstün performansıyla tüm dikkatleri topladı. sarı kırmızılı formayı sırtına geçirdi ve bir daha hiç çıkarmadı. O, Göztepe efsanesi Ali Çağlar…
- “Futbolculuk kariyerim boyunca hiç kırmızı kart görmedim. Her zaman Göztepe armasına yakışır Fair Play ruhuna uygun bir nefer olarak savaştım”
- “Türk futbolu bizimle şahlandı ve cesur girişimlerle bugünlere geldi. Şimdi gelecek için emin adımlarla doğru projelerle ve altyapısı güçlü hareket etmeliyiz”
Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, tarihin tozlu yapraklarını sizler için karıştırmaya devam ediyor. “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesiyle Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir sporuna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini, siz sporseverlere sunuyor. Göztepe’ye 15 yıl futbolcu olarak hizmet eden ve onun deyimiyle, 52 yıldır sarı kırmızılı formayı sırtından çıkarmayan, Göztepe tarihinde en uzun soluklu isimlerinden olan, Göztepe’nin efsanesi Ali Çağlar, futbol yaşantısını, unutamadığı anılarını, yeni nesile önerilerini, Türk futbolunun bugünkü durumunu sizler için anlatıyor. Keyifli okumalar…
- Sevgili Ali Çağlar, bize kendinizden bahseder misiniz?
Göztepe’de çeyrek asır geçirdim. Herhalde Göztepe tarihinin en uzun ömürlü ferdi benim. 1 Ocak 1951 tarihinde Tire’de doğdum. Babamın görevi icabı Torbalı’ya taşındık. İlkokulu Torbalı’da okurken futbolcu olacağımın ilk sinyallerini vermişim. Kozalaklarla yalın ayak top oynardım. Ayakkabılar parçalanmasın diye ayaklarım kan içinde kalırdı. Ortaokulu da Torbalı’da okudum. O dönem Torbalı, Tire, Ödemiş rekabeti vardı. Pazar gününü iple çeker, maçlara giderdim. Yıllar sonra izlemeye gittiğim bir ağabeyim bana, benimle ilgili anısını anlattı. Yağmurlu bir havada, çamur sahada onlar şut atıyorlarmış. Ben, ayağımda ayakkabı olmadan ‘Topa vurabilir miyim?’ demişim. ‘Vur’ cevabını duyunca topa öyle bir vurmuşum ki ağabeyim, ‘Biz de futbolcu muyuz?’ demiş ve futbolu bırakmış. Tire’de 1966 senesinde lise açıldı ve liseye başladım. Hem okuyor hem de top oynuyordum. O yıllar Torbalı’da Ticaret Bakanı eksperi olan Güzelyalılı Şener Ağabey babama, ‘Bu çocuğa yazık etmeyelim. Gürsel Aksel ile konuşayım, bir baksınlar’ demiş. Gürsel Ağabey de o zaman Türk futboluna yıldız isimler kazandıran Abbas Göçmen’e söylemiş. Bunun üzerine Güzelyalı’dan bir ekip, Torbalı’ya geldi. Maçı Göztepe 4-2 kazandı. O maçta iki gol attım, iki şutum da direkten döndü. Bu karşılaşma sonrası Göztepe’ye seçildim. Şener Ağabey, beni İzmir’e getirdi. Gürsel Ağabey’e teslim etti. Sezon açılışı için Göztepe Stadı’na gittik. Malzemeci Namık Ağabey beni işaret ederek, ‘Bundan topçu olmaz’ deyip malzeme vermek istemedi. Gürsel Ağabey vermesini söyleyince o malzemeleri üzerime bir giydim ve 15 yıl futbolcu, yedi yıl kaptan, 10 yıl teknik adam, 20 yıl da taraftarı olarak tam 52 yıl çıkmadı.
- Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
52 yıla inanılmaz anılar sığdırdım. Bunlardan ilki, kuvvetlenmem için Kemeraltı’nda yemek kampına alınmamdı. Namık Kemal Lisesi son sınıf öğrencisiydim. Yıl sonu bitirme sınavlarım için okul bahçesinde toplandık. Herkesi içeri aldılar, dışarıda tek ben kaldım. Müdür muavinine, beni neden bıraktıklarını sordum. ‘Oğlum Ali. Sen devamsızlıktan kaldın’ dedi. Raporlarımın olduğunu söyledim. ‘Evet, 30 günlük raporun var ama sen 110 gündür yoksun. Böyle olunca da kaldın’ dedi. Futbol, okulumu aksatacak kadar hayatımın merkezi olmuştu. Yine aynı yıl, cumartesi genç takımda, pazar da profesyonel takımda oynuyordum. Cumartesi, İzmir Demirspor’u 4-0 yendik. Tüm golleri ben attım. Pazar günü de Vefaspor’la oynadık. Maç, 5-0 gidiyordu. Ben de üç gol atmıştım. Altıncı gole giderken düştüm ve penaltı oldu. Gürsel Ağabey’e, ‘Penaltıyı ben atayım’ dedim. O da, ‘Takımda penaltıları Çağlayan atıyor’ diye cevap verdi. Maç 6-0 bitti. Tabi ben çok mutluydum. Kendimce iyi oynamış, goller atmıştım. Soyunma odasında Adnan Süvari herkesi tebrik etti, beni ise kendime daha iyi bakmam ve daha iyi olmam konusunda uyardı. Oturduğum yerde çöktüm. Adnan Hoca, maç sonrası Torbalı’daki babamı arayarak, ‘Böyle bir evlat yetiştirdiğiniz için tebrik ederim’ demiş. 1968-69 İzmir Genç Karma ile Antalya’da Türkiye şampiyonu olduk. Kaptan olduğum için federasyon başkanından kupayı aldım. Daha sonra ki yıllarda 1971 Akdeniz Oyunları’nda kadroda yer aldım. Atatürk Stadı’nda oynayan ilk Egeli futbolcu oldum. Tüm bu anıların yanı sıra benim için en önemli başka bir anı var ki asla unutamıyorum. Gürsel Ağabey vefat etti. O vefat ettikten sonra İstanbul’da Fenerbahçe ile oynuyorduk. Fevzi Zemzem’e, “Gürsel Ağabey’i güzel uğurlayalım” dedim. Maç 2-2 bitse de o gün öyle bir gol attım ki rakip kaleci dahil herkes, beni alkışladı. Gündüz Kılıç, Milliyet Gazetesi’nde, “Federasyon bu golü Avrupa’ya yollamalı. Küçük Ali, Gürsel Aksel’i uğurladı” diye yazmıştı.
- Yeni nesile önerileriniz var mı?
Öncelikle gençlere daha fazla şans verilmesi gerekiyor. Onları spora kazandırmak adına ısrar edilmeli. Avrupa bunu, çok iyi yapıyor. Futbol çok zor bir oyun. Herkes baskıya dayanmayı öğrenmeli. Bir an önce oyuncularımız, kendilerini eğitmeli. Çünkü zaman çabuk geçiyor. Önünüzde daha uzun zamanların olduğunu düşünüyorsunuz, daha sonra baktığınızda zamanın ilerlediğini görüyorsunuz.
l Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Takımlarımızda görev yapan yöneticiler, günlük düşüncelerden ziyade uzun soluklu fikirler üretmeliler. Türk futbolu için altyapı çok değerli. Futbolumuz bizim nesil ile şahlanışa geçti. Cesur futbola başladı ve başarılar geldi. Aynı zamanda her yıl liglerde Türk teknik direktörlerimiz başarılı oluyor fakat yabancı hayranlığımızı bir kenara bırakamıyoruz. Türkiye’de önce Göztepe‘nin ve birkaç kulübün başkanı hariç istikrara sıcak bakan kişiler yok. Ayrıca Avrupa’da hakemle ve VAR’la bu kadar uğraşan ülke var mı? Sportif başarı anca iyi yönetim ve iyi yetişmiş Türk teknik direktörler ile iyi eğitim almış Türk futbolcular ile gelir.