“Geçmişten günümüze değerlerimiz konuşuyor” Erdem Özkayımoğlu, “Futbolda taşıma suyla değirmen dönmez”
Milliyet Ege Spor Servisi, yine bambaşka bir yayın formatı ile sizlerle. Türk futbolunun ve İzmir futbolunun iz bırakan isimlerini, Milliyet Ege Spor Müdür Mehmet Demirtaş ve yazar Fatih Tanfer, sizlerle buluşturuyor.
- Futbol ile Bozyakaspor’da tanıştı. Profesyonelliğe ilk adımını İzmirspor’da attı. 11 yıl terlettiği mavi beyazlı formanın, 8 yıl kaptanlığını yaptı. 4 sezon Kuşadasıspor ve 1 sezon da Bergama’da oynadıktan sonra futbolu bıraktı ama o, hafızalara Şimşek’in efsanesi Erdem Özkayımoğlu olarak kazındı…
- “Kulüplerimiz plansız harcamalarla borç batağına doğru sürükleniyor. Bu sorunun tek çözümü ve Türk futbolunun geleceği altyapılarımızdadır”
- “11 yabancı ile sahaya çıkmak mantık dışı. Yetenekli 2-3 yabancı oyuncu dışında takımlarımızı, kendi öz evlatlarımız üzerine kurmalıyız. Asıl başarı budur”
Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk sporuna hizmet etmiş, İzmir futboluna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini siz sporseverlerle buluşturmaya devam ediyor. 1975 yılında profesyonel olarak İzmirspor’da oynamaya başlayan, aralıksız 11 yıl İzmirspor’un formasını sırtına geçiren, 8 sene takım kaptanlığını üstlenen, burada birçok başarıya ve aynı zamanda şampiyonluklara imza atan Erdem Özkayımoğlu, futbolculuk geçmişini, unutamadığı anılarını, yeni nesile önerilerini, Türk futbolunun bugünkü durumunu sizler için anlatıyor. Keyifli okumalar…
- Sevgili Erdem Özkayımoğlu, bize kendinizden bahseder misiniz?
8 Şubat 1955 İzmir doğumluyum. İlkokulu İsmetpaşa İlkokulu’nda, ortaokulu ve liseyi Mithat Paşa Sanat Okulu’nda bitirdim. Daha sonra Buca Mimarlık ve Mühendislik Makine Konstrüksiyon ve Dizayn Bölümü’nde okudum. 1980 yılında mezun oldum. Futbola, 1970 senesinde semtimin takımı Bozyakaspor’da başladım. 1972-73 sezonunda Asansör Gençlik’te oynadım. 1973-74 sezonunda da Güzelbahçe Gençlikspor’da forma giydim. Burada kazalararası İzmir şampiyonu olduk. 1974-75 yıllarında Çırpı Doğanspor’da futbol oynadım. 1975’te profesyonel olarak İzmirspor’la anlaştım. 1975-1986 yılları arasında aralıksız olarak İzmirspor formasını sırtıma geçirdim. 8 sene de bu takımın kaptanlığını yaptım. İzmirspor’da oynadığım yıllarda çok başarılı sezonlar geçirdim. Örneğin 1983 senesinde Türkiye Donanma Kupası’nı almıştık. Fenerbahçe ile oynadığımız final maçının heyecanını ve maçın ardından yaşadığımız mutluluğu asla unutamıyorum. 1978-79 sezonunda 9 yıl aranın ardından İzmirspor’u 3. Lig’den 2. Lig’e çıkardık. O sezon çok iyi bir oyuncu grubuna sahiptik. 1986-1990 yılları arasında Kuşadasıspor macerası yaşadım. Kuşadası’na geldiğim zamanda takımın 2. Lig’de ilk senesiydi. Dönemin Belediye Başkanı Engin Berberoğlu, aynı zamanda kulüp başkanlığı görevini de üstlenmişti. Burada çok başarılı ve bir o kadar da zevkli 4 sezon geçirdim. 1987-88 sezonunda 2. Lig’de “Yılın Gümüş Adamı” seçildim. 1991’de 1 sezon Bergamaspor’da oynadıktan sonra futbolu bıraktım. Kuşadasıspor’un 2. ve 3. Lig dönemlerinde antrenörlük yaptım. Evliyim. Oya ve Fulya adında 2 kıza, Batuhan, Nevzat Ata ve Vural Kağan adında 3 de toruna sahibim. Yaşantıma Kuşadası’nda devam ediyorum.
- Futbolda taşıma suyla değirmen dönmez
Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
1978-79 sezonunda İzmirspor ile şampiyonluğa oynuyorduk. Deplasmanda Ankara Petrol Ofisi ile karşılaşacaktık. Teknik direktörümüz Turgay Meto, otobüste bana “Maç 1-0 bitecek ve golü sen atacaksın” diyordu. Turgay Meto’dan hiçbir zaman böyle şeyler duymamıştım. Maça başladık. 90. dakikada penaltı oldu. Kullanacağımız penaltı da temdit penaltısıydı. Yani atışımız sonrası her durumda maç sona erecekti. Gol olsa da, top direğe çarpsa da, kaleciden dönse de bir vuruş daha olmayacak, hakem maçın son düdüğünü çalacaktı. Arkama dönüp baktığımda tüm takım arkadaşlarımın yere yatmış olduğunu gördüm. Hiç kimse bana bakmıyordu. Topun üstüne geldim ve golü attım. Sevinmek için arkama döndüğümde kimse sevinmiyordu. Ben “Gol” diye bağırınca herkes ayağa kalktı ve bana doğru koşmaya başladı. Bir diğer anım da evliliğimden sonra yaşadığım bir anı. Cumartesi kızım dünyaya gelecekti. Pazar günü de Mersin İdman Yurdu ile Alsancak Stadı’nda maça çıkacaktık. Takım arkadaşlarımla, maçta golü kim atarsa kızımın ismini onun koyması konusunda anlaştık. O dakikadan itibaren herkes, isim araştırmasına başlamıştı. Maça çıkmak için tüneldeydik. Takım arkadaşlarım, fikrimden cayıp caymadığımı soruyorlardı. Ben de caymadığımı söyledim. Maça çıktık ve golü ben attım. Kızımın ismine de ben karar verdim.
- Yeni nesile önerileriniz var mı?
Gençlere her zaman tavsiye ettiğim bir şey var. Sporlarını okullarıyla birlikte yürütsünler. Çünkü antrenörlerinin anlattıklarını daha iyi anlayacaklardır. İzmirspor’da kimi takım arkadaşım mühendis, kimi arkadaşım doktor, kimi arkadaşım İktisatçıydı. Herkes üniversite okumuştu. Okumak için birbirimizi teşvik ederdik. Ayrıca gençlerimiz ufuklarını genişletmek için gazete ve kitap okumalılar. 2 yıl kendilerine her anlamda dikkat ederek 10 yıl ekmek yiyebilirler. Yiyeceklerine, uykularına özen göstererek antrenmanlarından kaytarmamalılar. Hatta ve hatta antrenmanlarının üstüne fazladan çalışmalarını yapmalılar. Öte yandan çağımız eskisi gibi değil, 1-2 dil bilmeliler. Yurt dışına transfer olmaları halinde yabancı antrenörler ile birebir konuşmaları için dil bilmek önemli. Futbol kariyerleri bitince geride güzel şeyler bırakırlarsa arayanları çok olur. Sporcu kimlikleriyle açamayacakları kapı olmaz. Tabi ki bu işin temeli çalışmaktır. Yılmadan çalışmalılar.
- Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Eski anlayış değişerek futbolumuz farklı bir boyuta geldi. Şimdi ki futbol güce dayanıyor. Oyuncularımızı belli bir kaba sokmaya çalışıyoruz. Çalım atmak isteyen oyuncularımızı bırakmalıyız. Onları kendi kalıplarımızın içine sokmamalıyız. Sistemimiz farklılaştı. En büyük sorunumuz ise yabancılar. 11 yabancı ile sahaya çıkmak mantık dışı. Çok yetenekli 2-3 yabancı dışında takımlarımızı, kendi futbolcularımız üzerine kurmalıyız. Yabancılarla anlaşma yapılıyor. Parasını ödeyemeyince oyuncular UEFA aracılığıyla alacaklarını son kuruşuna kadar temin ediyorlar. Daha sonra kulüplerimiz borç batağına doğru sürükleniyor. Bu yüzden altyapımıza önem vermeliyiz. Taşıma suyla değirmen dönmez. Artık her şey para olmuş durumda. Önceden antrenörler alaylıydı. Şimdi ise mektepli. Ayrıca futbolda bulunan diploma sistemini yöneticiler için de uygulamalıyız. Bunun için bir birim açılmalı. Ben 5-10 sene içerisinde böyle bir şeyin oluşturulacağı kanaatindeyim. Holding yönetmek ve kulüp yönetmek çok farklıdır. Bu işe para yatıranlar, söz sahibi olmamalı. İşi bilen kişilerle ilerlemeliyiz.