“Geçmişten günümüze değerlerimiz konuşuyor” Güngör Çiçekçiler, “Futbolda tüketen değil üreten taraf olmalıyız”
Milliyet Ege Spor Servisi, yine bambaşka bir yayın formatı ile sizlerle. Türk futbolunun ve İzmir futbolunun iz bırakan isimlerini, Milliyet Ege Spor Müdür Mehmet Demirtaş ve yazar Fatih Tanfer, sizlerle buluşturuyor.
- Futbola adımını Gölcük Denizgücü’nde attı. askerlik için geldiği İzmir’de İzmir Denizgücü’nde oynadı ve Ordu Milli Takımlar kadrosuna dahil oldu. Galatasaray’la anlaşması beklendi ancak o, imzayı Göztepe’ye attı ve toplamda 9 yıl sarı kırmızılı formayı terletti. Kendini futbola adamış bir isim, Güngör Çilekçiler…
- “Özellikle koronavirüs sonrası sadece yarışan değil, aynı zamanda yetiştiren konumuna da gelmeliyiz. Kulüplerimiz stratejilerini gençler üzerinden çok iyi şekillendirmelidir”
- “Altyapılarımızdaki antrenörlerin kalitesi ile eğitimini en doğru şekilde sağlamalı ve artırmalıyız. Türk futbolunda gelecek, kendi evlatlarımızın elinde”
Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk sporuna hizmet etmiş, İzmir futboluna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini siz sporseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Gölcük Denizgücü’nde lisansı çıkan, İzmir Denizgücü’nde istikrarı yakalayan ve burada Başbakanlık Kupası’nı kazanıp ilke imza atan, ardından birçok takımın dikkatini çeken, Göztepe’de uzun seneler futbol oynayan, antrenör, teknik sorumlu, altyapı sorumlusu gibi görevlerde bulunarak başarılara imza atan Güngör Çilekçiler, futbolculuk geçmişini, unutamadığı anılarını, yeni nesile önerilerini, Türk futbolunun bugünkü durumunu sizler için anlatıyor. Keyifli okumalar…
- Sevgili Güngör Çilekçiler, bize kendinizden bahseder misiniz?
20 Eylül 1945 yılında İstanbul-Üsküdar’da doğdum. Sanat Enstitüsü’nden mezun oldum. 16 yaşıma geldiğim zaman Gölcük Denizgücü’nde lisansım çıktı. Buradan sonra Kavaklı, ardından İzmit Boru Fabrikası’nda futbol oynadım. 1966 senesinde askere gittim. Askerdeyken İzmir Denizgücü’nde oynayama başladım. Bu takımda bir maç hariç geri kalan tüm iç saha ve dış saha maçlarında forma giydim. O bir maçta ise rakip oyuncunun kafama gelen tekmesi yüzünden karşılaşmanın 16. dakikasında oyundan çıkmak zorunda kaldım. İzmir Denizgücü’nde ilk sezon Başbakanlık Kupası’nda Mersin İdman Yurdu’na elenmiştik. İkinci sezonda ise İzmirspor’u 2-0 yenerek kupaya uzanmıştık. Bu, askeri takımların ilk Başbakanlık Kupası’ydı. Bir ilke imza atmıştık. 1967’de Ordu Milli Takımlar kadrosuna dahil oldum. Daha sonra İzmirspor’dan ve Galatasaray’dan teklifler aldım. Bir gün idmanıma Metin Oktay gelmiş ve beni izlemişti. Ardından Galatasaray yöneticileriyle fiyat konusunda da anlaşmıştık fakat diğer bir konuşmamızda teklif ettikleri ücretten daha düşük bir miktarı söyledikleri için bu transferden vazgeçtim. Benimle Göztepe’nin de ilgilendiğini duydum. Göztepe’de kaleci Ali Artuner’in Fenerbahçe ile görüştüğünü biliyordum ve Göztepe’ye gittim. Onun da transferi gerçekleşmedi. Burada ilk maçıma Altay karşısında, Spor Yazarları Derneği maçında çıktım. İyi de bir performans gösterdim. Ali Artuner de tribünden bizi izliyordu. Daha sonra o da idmanlara gelmeye başladı. Ben aynı zamanda Ümit Milli Takım’da forma giyiyordum. Göztepe’de 3 sene oynadım. Daha sonra bana Gençlerbirliği’nden ve Adanaspor’dan teklifler vardı. Ben de Adanaspor’u tercih ettim. O sezon da A Milli Takım’a seçildim. Adana’da geçirdiğim 2 senenin ardından 1 sezon Mersin İdman Yurdu’na kiralık gittim. Ardından Göztepe’ye tekrar dönerek 6 sene sarı kırmızılı formayı sırtıma geçirdim. Futbolu bırakma kararı aldığım dönemlerde Burdur’dan teklif geldi ve burada hem antrenör hem oyuncu oldum. Burdur’da takım yoktu. Yeni bir takım kurduk. O dönemlerde 3. Lig olmadığı için terfi maçları oynayarak 2. Lig’e çıkılıyordu. Biz de direkt 2. Lig’e çıktık. Benim antrenörlük diplomam olmadığı için burada devam edemedim. 1980’de Göztepe beni teknik sorumlu olarak çağırdı. Bir sene görev yaptıktan sonra yardımcı antrenör olarak çalıştım. Daha sonra Alaşehir’de teknik direktör oldum. 1987 yılında İzmir’de açılan teknik direktörlük kursuna katıldım. Hemen o sene Göztepe’de yardımcı antrenör oldum. 1990’da da Burdur teklif yaptı ve oraya gittim. 1998-2007 arasında Üsküdar Anadolu takımında altyapı sorumlusu olarak görev aldıktan sonra kariyerime son verdim.
- Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Göztepe forması giyerken Galatasaray maçına çıkmıştık. O maç yedek kulübesindeydim. Devre arası oldu. İlk yarı 1-1 sona ermişti. Ben de soyunma odasından en son çıktığımı düşünüyordum. Meğer birkaç kişi daha varmış. Bu karşılaşma öncesi kulübe evliliğim için bir miktar para müracaat etmiştim fakat yöneticiler sıcak bakmamışlardı. Yöneticilerin maçı düşündüğünü gördüm ve “Düşünecek bir şey yok. 2,5 dakika sonra gol atacağız ve maçı 2-1 kazanacağız” dedim. Onlar da, “Eğer ki dediğin olursa sana talep ettiğin parayı veririz” dediler. İkinci yarıya çıktık. Kenarda herkes dakika tutuyordu. Bizim takımdan da kimse atakta değildi. Ben de gol atacağımızı düşünmüyordum. Bir pozisyonda Bombacı Halil, rakip kaleye uzak bir noktadan topa vurdu, top havalandı. Rakip savunmada anlaşmazlık oldu ve biz golü attık, maçı da 2-1 kazandık. Bir diğer anımda da Polonya ile oynuyorduk. Milli Takımımızın kalesinde ben vardım. Rakibin vurduğu topları ben iyi çıkarıyordum. Tribünler, “Bravo Ali” diye bağırıyorlardı. Beni Ali Artuner sanıyorlardı. Ben de kollarımı kaldırıp Ali olmadığımı, Güngör olduğumu söylemeye çalışıyordum. Sonra kendi kendime onların beni duyamayacağını düşündüm.
- Yeni nesile önerileriniz var mı?
Kendimden yola çıkacak olursam, ben sürekli bir arayış içerisindeydim. Gençlerimizin de bunu yapmalarını önerebilirim. Ben kaleciydim, kalecileri dikkatle izlerdim. Televizyon olmadığı için gittiğimiz maçlarda rakip kalecileri gözlerdim. Tabi bir de Ali Artuner’i. Onlar da mevkileri ne olursa olsun kendi alanlarındaki isimleri incelemeliler. İdmanları sonrası çalışmalarına devam etmeliler. Antrenörlerinden çekinmeden neyi nasıl yapmaları gerektiğini sorup çok çalışmalılar. Bunlar, kendi gelişimleri adına çok önemli.
- Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Türk futbolunu içler acısı buluyorum. Altyapıya önem veren yok. Yalnızca Altınordu bu işi yapıyor. Çok iyi oyuncular yetiştirip satıyorlar. Diğer takımlarımız sadece lafta bu işi yapıyorlar. Futbolumuzun gelişmesi için öze dönmeliyiz. Avrupa’da eğitim görerek gelişmiş oyuncuları Milli Takım’da oynatıyoruz. Biz de yetiştirici olmalıyız. Bu iş, bu şekilde sürdürülemez. TFF, takımlarımızı bu konuda yönlendirmeli. Bir de profesyonel takımlarımızın başına gelen antrenörler çok kaliteli olmasa da olur. Önemli olan altyapılardaki antrenörlerin kaliteli olmasıdır. Biz de ise durum tam tersi. Profesyonel takımlarımızdaki antrenörleri kaliteli tutmaya çalışıyor, altyapıdakilere önem vermiyoruz.