“Geçmişten günümüze değerlerimiz konuşuyor” Akif Başaran, “Futbolun geleceği kendi evlatlarındadır”
Milliyet Ege Spor Servisi, yine bambaşka bir yayın formatı ile sizlerle. Türk futbolunun ve İzmir futbolunun iz bırakan isimlerini, Milliyet Ege Spor Müdür Mehmet Demirtaş ve yazar Fatih Tanfer, sizlerle buluşturuyor.
- Futbola, Altay’la Merhaba dedi. Bursaspor ve Beşiktaş’ta da görev aldı. sakatlığı sonucu, 10 yıllık kariyerini noktaladı. Antrenörlük hayatına da Altay’da başladı. Teknik direktörlük koltuğunda Göztepe ve Kasımpaşa’YLA şampiyon oldu. O, adını Türk futbolunun efsaneleri ve unutulmazları arasına yazdıran Akif Başaran…
- “Altay kültürü ve eğitimi gördüğüm için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bizim dönemimizde bir eğitim yuvasıydı Altay. Beni futbolun içinde tutan, bu değerler oldu”
- “Saha içinde işlerin yolunda gitmesi için saha dışında doğru bir planlama gerekli. Futbolu, maddiyattan acil olarak kurtarmalıyız. Daha kurumsal adımlar atmalıyız”
Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk sporuna hizmet etmiş, İzmir futboluna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini siz sporseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Altay, Beşiktaş, Bursaspor takımlarında forma giyen, Altay ile Türkiye Kupası zaferi yaşayan, yine bir Türkiye Kupası maçında ayak bileğinden yaşadığı sakatlık nedeniyle futbol hayatına nokta koymak zorunda kalan, futbolculuğunun ardından birçok takımda görev alarak antrenörlük yapan ve Kasımpaşa ile Göztepe’de şampiyonluk sevinci yaşayan Akif Başaran, spor yaşantısını, unutamadığı anılarını, yeni nesile önerilerini ve Türk futbolunun bugünkü durumunu sizler için değerlendirdi. Keyifli okumalar…
- Sevgili Akif Başaran, bize kendinizden bahseder misiniz?
15 Şubat 1956 yılında Akhisar’da doğdum. Futbola 1972 senesinde Altay’da başladım. 1975 yılında profesyonel oldum. Profesyonel futbol yaşamımı 10 sene sürdürdüm. Altay’dan sonra Bursaspor ve Beşiktaş formalarını sırtıma geçirdim. Bir Altay-Karşıyaka kupa mücadelesinde ayak bileğimin bağları koptu. Yaşadığım bu sakatlığın ardından futbol hayatıma nokta koydum. Futbolculuk dönemimde Altay’la Türkiye Kupası zaferi yaşadım. Finalde Galatasaray’ı geçmeyi başarmıştık. O yıldan bir sene önce de finalde Fenerbahçe’ye elenmiştik. Fenerbahçe mücadelesinde İzmir’deki ilk ayak maçında golü ben atmıştım. Eğitim hayatımda da Atatürk Lisesi Fen Bölümü’nden mezun oldum. Ayrıca 1980’de Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdim. Altay kültürü ve eğitimi gördüğüm için ve bu kulüpte yetiştiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Altay, bizim dönemimizde bir eğitim yuvasıydı. Futbolculuk yaşantımın ardından, teknik direktörlük yaptım. Öncelikle 5 sene Altay’da profesyonel takımda yardımcı antrenör oldum. Omeragic, Erkan Kural, Nevzat Güzelırmak, Milutinoviç gibi çok değerli isimlerle çalıştım. Hepsinden bir şeyler öğrendim. Sezonu tamamlamadan görevden ayrılan isimlerden sonra takımın başına geçip sezonu tamamladım. Ayrıca hem oyunculuğuma hem antrenörlüğüme Omeragic ile başladım. Öte yandan Kemal Zorlu’ya da ayrı bir parantez açmak istiyorum. Kemal Zorlu, antrenör olmam için çok uğraştı, bana çok yardımcı oldu. Yaklaşık 25-30 takımda görev aldım. 1990’da 1. Lig seviyesindeki Ayvalık Gücü’nde, 1991’de İzmirspor’da, 1992’de Göztepe’de, 1993’te Sakaryaspor’da, 1994’te Karabükspor’da 1995’te Malatyaspor’da çalıştım. Ayrıca Muğlaspor, Eskişehirspor, Adıyamanspor, Karşıyaka, Zeytinburnuspor’da görev aldım. 2005-2007 yılları arasında Kasımpaşa’da antrenörlük yaptım. Ardından tekrar Göztepe’ye gelerek 2 sezon sarı kırmızılı camiada antrenör oldum. Daha sonra Sarıyer, Akçabat, Aydınspor, Fethiyespor’da yine antrenörlük yaptım. Ayrıca, Çanakkale Dardanelspor’da Erol Tok’un yardımcılığını üstlendim. Teknik direktör kariyerimde, Göztepe ve Kasımpaşa takımlarında şampiyon oldum. Eskişehirspor’un başına geçtiğimde takım son sıralardaydı. Ben göreve geldikten sonra takımla birlikte bir çıkış yakaladık ve takımı ligde tutmayı başardık.
- Utamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
1977-1978 sezonunda Altay ile UEFA Kupası maçına çıkmıştık. Altay için UEFA Kupası çok değerliydi. Biz de bu değeri bilerek sahaya çıkmıştık. Rakibimiz Carl Jeiss Jena’ydı. İlk maçı deplasmanda 5-1 kaybetmiştik. İzmir Alsancak Stadı’ndaki maça tüm takım olarak inanmış bir şekilde çıktık. Ben bir penaltı yaptırdım. Topun gerisinde Mustafa Denizli vardı. Penaltı vuruşunu gole çevirmişti ve öne geçmiştik. İlk devreyi 3-0 önde kapamıştık. Turu geçmeyi yürekten istiyorduk. Her şey güzel gidiyor derken Mustafa Turgat oyundan atıldı. Eksik kalmak bizi takım olarak çok zorlamıştı. Maçı 4-1 kazanmamıza rağmen elenmekten kurtulamamıştık. Türk futbol tarihinin en dramatik maçlarından bir tanesiydi.
- Yeni kuşağa önerileriniz var mı?
Şimdi ki imkanlar bizim zamanımıza göre çok farklı. Gençlerimiz her şeye çok rahat bir şekilde ulaşabiliyor. Buna rağmen sabretmiyorlar. Önlerine engel çıkınca başka yönlere sapmaya çalışıyorlar. Ayrıca bizler, önümüzdeki rol modelleri örnek alarak yetiştik. Zafer Bilgetay, Mithat Mıhçı, Ayfer Elmastaşoğlu gibi isimler bizlere ışık tuttu. Onları örnek aldık. Her zaman sabrettik ve hedefe ulaştık. Bir yandan eğitimimize ara vermeden devam ettik. Ben genç takımda oynarken bir yandan da okuyordum. Gençlerimiz de saha içi ve saha dışı eğitimlerine her zaman önem vermeliler. Saha içi veya saha dışı eğitimlerinin bir tanesi kopunca iş düzgün gitmiyor. Düzgün gitse bile süreklilik olmuyor. O yüzden sabretmeyi ve eğitimi tavsiye ediyorum.
- Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Futbol karmaşık bir oyun değil. Çok önemli bir meslek olmasına rağmen hala tam anlamıyla bir meslek olarak kabul edilmiyor. TFF, futbol kanunu çıkarmış değil. Türk futbolunu herkes senelerdir değerlendirdi, değerlendirmeye de devam ediyor ama bir noktaya varamıyoruz. Bir futbol kanunumuz olursa bir yerlere gelebiliriz diye düşünüyorum. Futbolumuzda tek olay maddiyat. Bu konudaki sorunlarımızı çözmek için de kurumsal olmalıyız. Gerekirse 3-5 sene bekleyelim. Kendimize bir yol haritası çizelim, strateji belirleyelim. Baktığınızda kimse bunu düşünmüyor. Herkes günlük başarıların peşinde. Bir takım o sezon şampiyon olduysa ve Avrupa’da oynayacaksa başarılı sayılıyor. Biz kendi ülkemizin evlatlarıyla her sınavı veririz. Gençlerimize güvenelim, değer verelim. Altyapıların kıymetini bilmeliyiz.