“Geçmişten günümüze değerlerimiz konuşuyor” Nehir Çetintaş, “Futbol akıl işidir”
Milliyet Ege Spor Servisi, yine bambaşka bir yayın formatı ile sizlerle. Türk futbolunun ve İzmir futbolunun iz bırakan isimlerini, Milliyet Ege Spor Müdür Mehmet Demirtaş ve yazar Fatih Tanfer, sizlerle buluşturuyor.
- Futbola Gemlikspor’da başladı. Yolu Altınordu’yla kesiştikten sonra formayı kapmak için büyük mücadele verdi. Balıkesirspor ve Nevşehirspor macerasının ardından soluğu Almanya’da aldı ve Augsburg’da takım kurdu. Türkiye’ye yurtdışından transferler yaptı. Sert müdahaleleriyle nam saldı. herkes onu ‘Kasap’ Nehir Çetintaş olarak hatırladı…
- “Pandemi sonrası yüksek maliyetli transferler, tarih olacak. Altınordu’nun gençlerimize sağladığı fırsatları kendimize örnek almalı, onları iyi yetiştirmeliyiz”
- “Altyapının en doğru şekilde kurgulanması, Türk futbolunu ileriye taşıyacaktır. Gençlerimize iyi bir gelecek kurmak, biz futbol insanlarının asli görevidir”
Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk sporuna hizmet etmiş, İzmir futboluna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini siz sporseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Futbola Bursa’da amatör takımlarda başlayan, ardından Altınordu ile anlaşan, takıma ilk geldiğinde fazla forma şansı bulamasa da çok çalışarak as kadroda yer bulan, oynadığı döneme damga vuran ve yaptığı sert müdahalelerle “Kasap” lakabını alan Nehir Çetintaş, spor yaşantısını, unutamadığı anılarını, yeni nesile önerilerini ve Türk futbolunun bugünkü durumunu sizler için değerlendirdi. Keyifli okumalar…
- Sevgili Nehir Çetintaş, bize kendinizden bahseder misiniz?
1940 yılında Bursa’da doğdum. Hayatım futbol ile geçti. Kendimi bildim bileli futbolun içerisindeyim. Ağabeylerimle birlikte futbol oynamayı severdim. Futbola Gemlikspor’da başladım. Buradan sonra Gemlik Çimentospor’da futbol oynamaya devam ettim. Gemlik Çimentospor gerçekten dönemin iyi takımlarındandı. Bu takımda oynayanları fabrikaya işçi olarak alıyorlardı. Daha sonra Sümerspor’a transfer oldum. 2 sene burada oynadıktan sonra da Bursa Acar İdman’a gittim. Bursa Acar İdman da o yıllarda Türkiye’de en iyi takımların arasında gösteriliyordu. Ardından yolum Altınordu ile kesişti. Takımda çok iyi bir bek vardı. O yüzden 10 maç kadar oynadım oynamadım. Beklemede kaldım fakat bu süreçte hiçbir zaman pes etmedim ve çok çalışarak takımın as oyuncusu oldum. 1966’ya kadar Altınordu’da oynadım. Sonra Eskişehirspor’da 1 sene kiralık olarak kaldım. Ardından Balıkesirspor, Nevşehirspor’da top koşturduktan sonra Almanya’ya gittim. 1973 yılında gittiğim Almanya’da takımlar kurdum. Augsburg’da bir Türk takımı oluşturdum. Almanya’dan Türkiye’ye ilk transferi ben başlattım. 1983’te antrenörlük hayatıma başladım. Türkiye’de şartların uygun olmadığını gördükten sonra yeniden Almanya’ya döndüm. Emekli olunca da Türkiye’ye geldim. Futbolu çok sert oynadığım için bana “Kasap” lakabını takmışlardı. Saha dışında çok sert bir insan olmamama rağmen saha içi topla birlikte birçok oyuncuya sert müdahalelerde bulunurdum.
- Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Futbol oynarken rakiplerime çok sert müdahalelerde bulunduğum için pek çok kişi bana rakip olmak istemezdi. Örneğin Eskişehirspor beni kendi takım oyuncularına sert müdahalelerde bulunmaman için transfer etti. O dönemin hakemlerinden Faruk Talu ile bu konuda birkaç anımız var. Ben, topla beraber rakibe giriyordum. Güçlüydüm. Bir müsabakada, rakip oyuncu yere düşmüş, Talu düdük çalmıştı. Ben de “Neden düdük çalıyorsun?” diye sormuştum. “Ölmedi işte” diyerek sitemde bulunuyordum. Bir Altay maçında da henüz maç başlamadan beni yanına çağırmıştı ve “Bu sana ilk ve son ikazım. Rakiplerine sert girme” demişti. En ufak müdahalemde oyundan atacağını söylüyordu. Ben maçta oynadım. Hakem yanımdan geçerken, “Hocam, bırak da rahat oynayayım” demiştim. Sonra Altaylı Gültekin’e topla beraber girmiştim. Gültekin, toptan önce gitmişti. Talu da bana dönerek, “Oyna dedim, öldür demedim” demişti.
- Yeni nesie önerileriniz var mı?
Futbolcular, günümüzde futbola severek başlamıyorlar. Oysa ki futbol bir aşktır. Öte yandan altyapılarda da olay idarecilerde başlıyor. Örneğin benim Almanya’da bulunduğum yıllarda Almanya’daki kulüplerde psikolog vardı. Biz de hala psikolog olmayan kulüpler var. Gençlerimizin hayatlarında da bir düzen yok. Bunu en iyi Altınordu ve oyuncuları yapıyor. Futbol bir akıl işidir, akılla oynanır. Futbolcular akıllarını da alacakları eğitimlerle geliştirmelidir.
- Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?
Futbolumuzdaki yabancıların çokluğu beni üzüyor. Çok yetenekli genç oyuncularımız var. Takımların altyapılarında ciddi sorunlar var. Buradaki antrenörler düşük ücretler alıyor. Mesela Almanya’da bir altyapı antrenörü 5-6 bin euro maaş alıyor. Alıyor ki her şeyini ortaya koyarak oyuncu yetiştiriyor. Peki düşük ücret alanlar oyunculara ne öğretecek? Futbolumuzda çok tezat ve sıkıntılı durumlar var. Bunu bir an önce aşmalıyız. Çocukların elinden tutmalıyız. Onları yetiştirerek ülkemize kazandırmalıyız. Altyapı deyince ülkemizde ilk olarak Altınordu geliyor. Her kulüp Altınordu’yu örnek almalı. Kriz sonrası yüksek fiyatlı oyuncu alınamayacak. Başkan Seyit Mehmet Özkan, gençlere değer vererek onları oynatıyor. Diğer kulüpler oynatmak istese ve başarısız olsalar, fatura antrenöre kesilecek. Onlar da korkudan gençlere şans veremiyor. Altınordu’ya hayranım. Böyle bir altyapı dünyada yok. Seyit Mehmet Özkan, Türkiye’de daha fazla destek almalı.